28 Ekim 2010 Perşembe

En Çok Beğendiğim Ülke

En çok beğendiğim ülke: Hollanda! Amsterdam'a gidene kadar İspanya açık ara öndeydi. Ancak Hollanda, artık lider konumda.

Bir kere Hollanda, hem eğlenceli, hem de kuzey Avrupa ülkelerine özgü o Avrupai havadan tam nasibini almış durumda. Kuzeylilerin soğukluğundan burada eser yok. İsveç'te ve Danimarka'da insanların arasındaki o mesafeyi hissetmek mümkün ama burası 7/24 içen insanlarıyla, modern hayatın yasaklarının belli bir limite kadar kırıldığı ortamlarla hem farklı hem de ilginç.

26 Ekim 2010 Salı

Homo Erasmus :)

Bu resmi ilk gördüğümde gülümsedim. Homo erasmusun elindeki kokteyl özellikle çok hoşuma gitti. Parti de eli cebinde rahat rahat dolaşan erasmus insan tipi. Böyle bir kategoride yer almaktan gurur duyuyorum :)

10 Ekim 2010 Pazar

Erasmus İçin Ülke Seçimi

Erasmus maceram aslında İspanya ile başladı diyebilirim. Açıkçası bölümümüzün anlaşmalı olduğu ülkelerdeki okullar çok da iyi şehirlerde değildi. İspanya da Barcelona dışında diyebilirim :)

Ben de ilk olarak Alicante'yi seçmiştim. Oraya gidecektim. Alicante, Valencia yakınlarında oldukça turistik bir kent. Hakim olarak konuşulan dil İspanyolca. En azından Türkiye'de az da olsa eğitimini alıp da gidebileceğiniz bir ülke. Örneğin Barcelona, İspanyolca'dan çok Katalanca'nın konuşulduğu bir şehir. Dolayısıyla gideceğiniz okulun dili de Katalanca oluyor büyük ihtimalle.

Sonra, benden önce listede yer alan birinin seçtiği okul onu kabul etmedi. O da Alicante'yi resmen benim elimden aldı. İlk başlarda çok üzüldüm açıkçası. Yeniden tercih yaptım ve Polonya'yı seçtim. İyi ki de Polonya'yı seçmişim.

Barcelona'ya gittiğimde kaldığım hostelde İtalyan bir kızla tanışmıştım. İspanya'da gittiği yerleri anlatmıştı, Alicante'ye de gittiğinden bahsetti. Alicante tam anlamıyla turistik bir kentmiş. Yani her şey pahalı ve yapay biraz. Belki bu yorum biraz fazla abartılı oldu. Ancak İtalyan arkadaşımın anlattıkları ben de böyle bir izlenim bırakmıştı. Deniz, kum, güneş... Marmaris, Bodrum gibi bir yer.

Polonya'yı böyle seçmiştim işte. Zorunlu bir ikinci tercihle..

Aslında bu yazıyı, Polonya'ya gitmeyi düşünen bir arkadaşım için yazıyorum. Bir yeri seçerken hangi özelliklerine bakmalıyım diye sormuştu.

Bence gideceğiniz ülke ve okulu tamamen ne istediğinize karar verdikten sonra seçin.

Eğer erasmusa "just for fun" için gidiyorsan ünivesitenin ESN'i çok önemli. Çünkü ESN klüp olarak çok güzel aktiviteler düzenliyorlar ve erasmus öğrencilerinin kaynaşmasını sağlıyorlar.

Gideceğiniz yerin erasmus öğrencilerine verdiği önem orada geçireceğiniz süre açısından çok önemli. Polonya'daki ESN tam anlamıyla mükemmeldi. Bizimle her zaman çok ilgilendiler. Çok samimi bir ortam vardı. Örneğin şu an bir arkadaşım Fransa'da ve onun gittiği üniversite de ESN yok. Kalacak yer, konusunda çok sorun yaşadı. Oysa ben Polonya'ya gitmeden önce kalacağım yurt belliydi, beni havalimanından alacak bir mentorum vardı.

Eğlence açısından Polonya gerçekten iyi bir seçim. Her gece gidebileceğiniz bir yer var ve defalarca belirttiğim gibi çok ucuz.

Örneğin ben Erasmus'a Avrupa'da gezmek için gitmiştim, bu açıdan Polonya'ya iyi bir seçim oldu. Çünkü kalacak yere çok para vermiyordum ve paramı gezmek için harcıyordum.

Eğer ileride yurt dışında yüksek lisans yapmayı düşünüyorsanız, bence kuzey Avrupa ülkeleri iyi bir seçim olabilir. Erasmus yaparken gittiğiniz ülkeyi tanırsınız, gittiğiniz üniversitenin olanaklarını değerlendirip yüksek lisans için kalabilirsiniz.

Dediğim gibi biraz da sizin ne beklediğinize bağlı.

5 Ekim 2010 Salı

Ucuz Uçak Bileti, Ryanair Rehberi

Erasmus öğrencisiyseniz ve gezmeye kararlıysanız, ryanair sizin için bulunmaz bir cevherdir. Özellikle kış dönemlerinde inanılmaz fiyatlara uçuşlar bulabilirsiniz.
Ben gideceğim yerlere uçak biletlerine bakarak karar verdim hep. En ucuz uçuş neresi ise rotamızı oraya çeviriyorduk. Örneğin 20 euroya Belçika'ya gidiş-dönüş bileti almıştım. 20 euro ya... İstanbul'dan İzmir'e gidemezsin. 

Ben de bu yazımda sizlere ryanairden bahsetmek istiyorum biraz.

Uçak biletlerinin bu kadar pahalı olmasının nedeninin uçakta yapılan yemek servisi olduğunu duymuştum. Ryanair gibi ucuz uçak şirketlerinde ücretsiz yemek servisi yok bu nedenle. Uçuş boyunca başınızı şişirip sürekli bir şeyler satmak için ilanlar yapıp duruyorlar. 

Diğer bir nokta da oturacağınız koltukların numarasız olması. Böyle bildiğiniz yer kapma durumu. Kafanıza göre istediğiniz yere oturabilirsiniz. 

Ayrıca uçağa 10 kg'ye kadar ağırlıkta belli ölçülere uygun çanta alabiliyorsunuz. Bir çanta alma hakkınız var. Ama eğer bavulunuz varsa uçak biletini alırken bunu belirtiyorsunuz ve ek bir ödeme yaparak bagaja veriyorsunuz.

Biletinizin online check-in'ni siz internetten yapıyorsunuz. Uçuş saatinizden 4 saat öncesine kadar internet üzerinden yapıp çıktı almamız gerekiyor. Eğer yapmazsanız havaalanındaki gişelerden ücret ödeyerek yaptırmanız gerekiyor.
AB üyesi ülkelerin vatandaşları online check-in yapıp yazıcıdan aldıkları biletleriyle hiç ryanair gişesine uğramadan kontrol kapısına gidip uçağa girebiliyorlar. Bizim gibi AB üyesi olmayan ülke vatandaşları, öncelikle çıktılarını ryanair gişesinden onaylatıyorlar, pasaportumuz görevli tarafından kontrol ediliyor ve kontrol edildiğine dair bir mühürleniyor. Daha sonra kontrol kapısına gidip uçağa geçebiliyoruz.

http://www.ryanair.com/en, boş zamanlarınızı verimli bir şekilde harcayabileceğiniz bir site. :) E hadi durmayın, gezi planlarına başlayın....






4 Ekim 2010 Pazartesi

İlk günler zordur...

Kalacağımız yurdun fotoğraflarını önceden görmüştüm, büyük beklentiler içinde gitmemiştim ama odamız gerçekten çok kötüydü. Hatta bizi yurda getiren mentorlerimiz bile okulun en kötü yurdu burasıymış yorumunu yapmışlardı. Gerçekten çok kötüydü. Bu moralimi çok bozmuştu. Çünkü insan sonunda Avrupa'ya gidiyorum, her şey çok modern olacak diye düşünüyor ve Türkiye'dekinden daha kötü bir manzarayla -benzer olsa yine çekilir- karşılaşınca hayal kırıklığına uğruyor. O kadar mücadeleyi bunun için mi verdim diyorsun. Ailemden arkadaşlarımdan bunun için mi ayrı kalacağım diyorsun. Sanki hep gitme diyen yanın, ' Al işte, tüm bunlara değdi mi?' diyor ve seni hep tedirgin ediyor.

Genellikle yerimi yadsımam ve uyurum. Polonya'daki ilk gecem de böyle olmuştu. Güzel bir uyku çekip uyanmıştım. Yanımda kıyafet getirmekten yiyecek bir şey getirmemiştim birkaç bisküvi dışında. Oda arkadaşımla dışarı çıktık, her yer karla kaplıydı. Açık bir dükkan bulduk, ekmek aldık ve de peynir benzeri bir şey.


Daha sonra mentorlerimizle buluştuk. Bizi internete girebileceğimiz bir yere götürdüler. Sanırım Polonya'ya geldiğimden beri en mutlu olduğum an annemlerle görüntülü konuşmaktı. Uzun bir süre internette vakit geçirdikten sonra Centrum'a gittik. Bir markete girip alışveriş yaptık. Mentorlerimizden yurda, okula giderken kullanacağımız otobüs numaralarını öğrenip yurda doğru yola koyulmuştuk. 


Yurtta internete giremiyorduk. İnternete girmek için bazı ayarlamalar yapılması gerekiyordu. Tesadüf eseri bu ayarları yapan yetkiliyle karşılaştık ve gecenin sonunda internete girebiliyorduk.

 Şimdi geriye bakıp düşünüyorum da, başlangıçta her şey çok zor geliyor ama insan zamanla alışıyor gerçekten. Kopması zor geliyor sonra.

O yüzden her şeyi bir kenara bırakın, gittiğiniz yerin tadını çıkarmaya bakın. Evraktı, yurt kötüydü, okul sıkıcıydı demeyin... En azından yaşadığınız şehri tanıyın, yeni arkadaşlar edinin, her şey yolunda gitmese de pek çok şey kazandığınızı göreceksiniz.