29 Mart 2010 Pazartesi

İsveç, Malmö

Varşova'ya geldiğim günden beri, uçak bileti araştırmalarına başlamıştım. Erasmus öğrencisi Avrupa'da tozu dumana katmadan yurduna dönemezdi.

İlk gezime kalabalık bir grupla birlikte İsveç'ten başladım. Malmö'ye uygun fiyata bir uçuş bulduk. Malmö, Danimarka'ya çok yakın bir İsveç kenti.  Stockholm'e gitmektsense Kopenhag'a gitmek daha kolay olduğu için biz de Danimarka'ya doğru yola koyulduk kısa Malmö ziyaretimiz sonrası.

Malmö, İsveç’in 3. büyük şehri. Tasarımcılarıyla ünlü bir şehir. Vitrinlerdeki çeşitlilik, zenginlik ve zevk Malmö’nün bu yanını hemen fark etmenizi sağlıyor. Ancak 3. büyük kent olması ben de şaşkınlık yarattı. Kış aylarının sakin bir kasabasıydı bence. Yazın kalabalıklaşan, kışın sessiz kalan turistik bir kent olduğunu düşünmüştüm.

Uçağımız akşamüzeri 5 sularında Malmö’ye indi. Havalimanı, şehrin biraz dışında. Otobüsle merkeze gitme imkanınız var. Otobüs biletini gidiş-dönüş aldık. 3 ay süresince dönüş biletinizi istediğiniz zaman kullanabiliyorsunuz. Otobüs bileti 23 Euro’ydu. Bu kadar pahalı olmasının yanımızda İsveç kronu olmamasından ödemeyi Euro olarak yapmamızdan kaynaklandığı da su götürmez bir gerçek. Havalimanındaki marketten biletimizi aldıktan sonra otobüse bindik. Polonya’dan sonra İsveç adeta yeşil bir cennet.  Yol boyunca pek kiliseye rastlamadık. Bu dikkatimizi çeken ayrıntılardan biriydi. Polonya’da yolunuzun üstünde mutlaka bir kilise görürsünüz. Merkezde inince paramızı Forex’te çevirdikten sonra her yerde en ucuz yemek garantisi sunan bir Çin Lokantası’nda soluğu aldık.

Hostelimiz oldukça güzeldi. Mobilyaların İkea olduğunu belirtmeye gerek yok sanırım.  

Hayatımda gördüğüm en güzel hosteldi. Hostelden International Hostelling kartı aldık. Bu kart International Hostelling’e üye olan hostellerde indirimli kalmanızı sağlıyor. Hostel görevlisi çok iyi İngilizce konuşuyordu. Zaten İsveç’te çiçekçisinden otobüs şoförüne kadar herkesin çok iyi İngilizce konuştuğunu gördük.

 İsveç’te musluktan su içilebiliyor. Küçük şişe su 10 İsveç kronu.

Malmö’de yapılacak pek bir şey yoktu. Şehre akşam varmıştık. Biraz dolaştık. Restaurantlar, cafeler oldukça renkliydi. Resimdeki espresso evi bile, basit bir cafe olmaktan uzak adeta bir bar görünümüne sahip. Sahile gidip Danimarka’yı seyrettik.

Ertesi sabah, şık vitrinleri, cafeleri ve insanlarıyla güzel bu İsveç kentinden ayrılıp Danimarka’ya doğru yolculuğa çıktık. İsveç’i ve Danimarka’yı birbirine bağlayan köprü üzerinden  Malmö ve Kopenhag arasında 20 dakikada bir düzenlenen tren seferleri var. Yolculuk 35 dakika sürüyor. Bu kısa yolculuktan sonra yağmurlu bir cumartesi sabahı Kopenhag’a vardık.






28 Mart 2010 Pazar

Polonya'da ne yenilir?

Polonya'ya ilk geldiğim günlerde yiyecek bir şeyler bulmak biraz sorun olmuştu. Hatta uçaktan indiğimde hava çoktan kararmıştı. Beni yurda getiren mentorumle birlikte su alacak yer aramıştık. Eğer açsanız ya da bir şeyler içmek istiyorsanız havalimanından bir şeyler almanızı tavsiye ederim.
Suyu 24 saat alkol satan bir yerden almıştım. "Niegazowana", bizim bildiğimiz normal su. "Gazowana" olan da bildiğimiz soda.
Birkaç gün Türkiye'den getirdiklerimi yemiştim. Sonrasında ilk ziyaretim Burger King'e oldu :) Tavuk burger menü. Burada Burger King olsun, Mc Donalds olsun, tavuk menüler hem çeşit olarak az hem de daha pahalı. Ama istemediğiniz kadar çok kebab dükkanı var. Tabi buralarda kebeab diye satılan bizim bildiğimiz döner. Türkiye kebabıyla çok ünlü. Hatta Polonyalı bir arkadaşım "Türkiye burada kebabla tanınır." demişti. Pek çok yerde "Turecki Kebab" yazıyor, içeriye memleket hasretiyle koşarak giriyoruz ama karşımıza Hindistanlı, Arap, Polonyalı ve daha bir çok milletten biri çıkıyor. Hatta artık Polonyalıların kafalarında oluşan Türk imajını da buna bağlıyorum. Bizi Araplara benzetiyorlar.
Geçen gün arkadaşlarla konuşurken burada Türkiye'den daha çok kebab dükkanı var demiştim. Herkes çok gülmüştü ama gerçekten de öyle. Mantar gibi :)
Bir de döner kesmek için özel bir makineleri var. Gayet teknolojik bir şey. Belki iştah kapatıcı bir benzetme olacak ama traş makinesi gibi bir şey.
Fiyatlara gelince 7 - 12 złoty arasında değişiyor. 1 TL' yaklaşık olarak 2 złoty'e karşılık geliyor fiyatlar o açıdan oldukça uygun.
Tavuğun lehçesinin de "Kurczak" olduğunu belirteyim.
Burada soğuk sandviç olayı da oldukça yaygın. Subway, Türkiye'ye oranla burada daha fazla şubeye sahip. Sayı ve dağılım olarak bizdeki Burger King'i, buradaki Subway gibi düşünebiliriz.
Bir de Polonya'ya özgü değişik ve güzel bir şey var ki o da şöyle uzun bir ekmek düşünün ikiye ayrılmış, üstüne kaşar, mantar isterseniz salam, sosis de koyuyorlar. Sonra fırınlıyorlar. Adı "Zapiekanka". Ben mantarlı ve kaşarlı yedim. Çok lezzetliydi. Resimde görüldüğü gibi isterseniz üstüne ketçap, mayanoz de koyabiliyorsunuz.
Diğer yandan Polonya tam bir tatlı cenneti. Öyle ki tuzlu bir şey bulmak neredeyse imkansız. Yani börekmiş, tuzlu kurabiyeymiş, poğaçaymış unutun. İyi ki çubuk kraker gibi evrensel bir şey var da hayat kurtarıyor. Tuzlu olduğunu düşünerek aldığınız hamur işi, tatlı çıkınca moralinizi bozmayın.
Yaşadığım turşu şokuna da değinmeden geçemeyeceğim. Yurt ve tuzlu, ekşi özlemiyle yanarken market rafında görüp sevinçle aldığımız turşu inanır mısınız o bile tatlı çıktı!!! Son nokta!!!
Tatlı demişken görünüşü waffle'a benzeyen ama yiyince pek de öyle olmadığı fark edilen GOFRY'den de bahsetmeden olmaz.
Nerede o içindeki bol malzeme yüzünden kapanmayan waffle'lar nerede? Burada genelde üzerine beyaz bir krema eğer çikolata deme gafletinde bulunursanız da üzerine kakao ekip veriyorlar. Yani o kadar nutellanız var, insan üzerine sürer verir diyorum her seferinde. Nutellamı da götürücem bundan sonra. :)
Malzeme olarak bizim wafflelarımıza göre oldukça fakir ama canınız waffle çektiğinde biraz olsun hasret giderebilirsiniz.





27 Mart 2010 Cumartesi

Paskalya Hazırlığı

2-6 Nisan arası Paskalya tatili. Her yer çok renkli. Polonyalılar harıl harıl Paskalya'ya hazırlanıyorlar. Vitrinler, rengarenk yumurtalarla süslü. Tavşan, civciv şeklindeki çikolatalar da hem göze hem de mideye hitap ediyor :)
Biz Erasmus insanları, dün ESN tarafından düzenlenen Eastern Meeting'e katıldık. Amaç Polonya kültürünü tanımak, Polonyalıların Paskalya hazırlığına dahil olmak, öğrenmek, incelemekti.

Ben yumurta boyamaktan çok zevk aldım. Oldukça eğlenceliydi. Türk bir arkadaş, yumurtaya Türkiye haritası bile çizdi :) Yumurtalar, haşlanmıştı. Üzerlerini keçeli kalemle boyadık. Normalde sulu boya kullanılıyormuş.

İçine ekmek, sosis, tavşan, civciv ve yumurta şeklinde çikolata koyarak sepet hazırladık.

Masalarda ikram olarak Paskalya'ya özel olarak yapılan kekler vardı. Açıkçası benim pek hoşuma gitmedi :)

Paskalya hazırlığı böyle sürdü:) Polonya bu aralar bir hayli renkli :)

20 Mart 2010 Cumartesi

Kopenhag

Şu an Kopenhag'ta merkez istasyondayım. Sonunda ücretsiz bir internet bağlantısı bulmanın sevinciyle yazıyorum.
İnsanlar oldukça sarhoş, Mc Donald's ve Burger King işgale uğramış gibi. Çöp yığınları çok şaşırtıcı. Danimarka'ya yakışmıyor.
Danimarka oldukça pahalı. Özellikle de su çok pahalı.
Şu an oldukça uykulu olmanın verdiği ruh haliyle sanırım daha fazla yazamayacağım :) Hostele para vermemek için dışarıda sabahlayan biz Erasmus insanları oldukça yorulduk :)

18 Mart 2010 Perşembe

Vodka!!!

Polonya'ya gelip de votka içmemek olmaz. Zaten ister istemez kendinizi bir shot dalgasının ortasında bulursunuz.
Polonyalı arkadaşlarımızın evine gitmiştik. Doğum günü partisi vardı. Herkes birbiri ardına shotları yuvarlıyordu. Bardağınızı boş görmesinler hemen dolduruyorlar. Onlara pek uymamak lazım diye düşünüyorum :)
Votkayı bir dikişte içiyorlar, ardından başka bir bardaktaki kola, üzün suyu, portakal suyu, elma suyu, x suyu, y suyu -burada her meyvenin suyuna rastlamak mümkün- içiyorlar. Biz Türkiye'de daha çok karıştırarak içiyoruz. Burada shot olayı çok yaygın. Hatta içilen votkanın haddi hesabı yok...

17 Mart 2010 Çarşamba

Varşova Belediyesi Çalışıyor :)

Martın ortasındayız, her yerde kar var. Pazar gecesi lapa lapa yağdı. Öyle ki sırf bu görüntü için bile Polonya'ya gelinir diye düşündüm.
Kar yağsa da burada hayat devam ediyor. Türkiye'den çok farklı. Ocak ayında İstanbul'a kar yağmıştı. Buradaki karın yanında hiç kalır ama o İstanbul'da hayatı alt üst etmeye yetmişti. Burada her şey akışında. Kaldırımları temizliyorlar, yollarda kar yok. Kısacası Varşova Belediyesi Çalışıyor :) Hatta temiz, güler yüzlü Varşova :)

11 Mart 2010 Perşembe

Farklı Şeyler

Otobüse Binmek
Durakta bekliyorsunuz. Beklerken binmek istediğiniz otobüsün o duraktan geçiş saatleri, izlediği güzargah gibi bilgilere durakta yer alan çizelgeden ulaşabilirsiniz. Sonra otobüs, tam da saatinde durağa yanaşıyor. İstediğiniz kapıya yöneliyorsunuz.
Eğer kapı açılırsa kendinize dikkat ederek içeriye adımınızı atabilirsiniz. Çünkü Polonyalılar bu konuda pek de kibar değil. Bizim cılız sesle çaresizce yinelediğimiz "Pardon geçebilir miyim?"in Lehçesini duymak imkansız. Onun yerine kendinize dikkat ederseniz, - herhangi bir omuz, çanta darbesine karşı - daha iyi olur. İnsanlar bu konuda oldukça rahatlar. Kimseyi umursamadan geçip gidiyorlar. Yerinizi korumak, sarsılmamak, düşmemek size kalmış.
Diğer bir senaryo kapının açılmaması, bu durumda hemen kapının yanındaki yuvarlak düğmeye basıyoruz ve otobüse biniyoruz. Mutlu son :)
Apteka
İlgimi çeken ilk şey, bu eczanelerin hiçbir özel ada sahip olmamasaydı. Hepsinde sadece Apteka yazıyor. Türkiye eczane isimleri, "Eczane" yazısının önüne geçmiş durumda. Bir de her köşe başında mantar gibi eczane olunca isimler hayli dikkat çekici oluyor. Polonya'da Türkiye'deki gibi çok fazla eczane yok. Nöbetçi eczane olduğundan bile şüpheliyim.
Burun Silmek
Burun silmek çok stresli bir iştir. Burnu akan kişi hep tedirgindir. Diken üstündedir. Uygun anı bekler. Tetiktedir. Bu hisler sosyal bir varlık olmanın getirdiklerinin toplum tarafından dışlanma kaygısıyla birleşmesinden oluşur. Oldukça karmaşıktır. Ama Polonya'da insanlar bu hislerden arınmıştır. Burnu akan kişi mendilini alır başarıya ulaşmasına elverecek kadar şiddetli bir şekilde ses çıkararak burnunu siler. Kimse ona bakmaz. Bu Polonyalılar için normaldir. 7'den 70'e herkes sesli sesli burnunu silebilir. Bu Polonya'da iğrenç ve ilgi çekici olarak görülmez.