Wizz Air'le yapmış olduğumuz Wrocław-Milan Bergamo uçuşumuz ile akşam on sularında İtalya'ya vardık. Bergamo havalimanı, Milan'a 40 km uzaklıkta. Havalimanında şehir merkezine gidecek otobüs firmalarının gişelerine rastlamak mümkün. 2 bilet alana 3. bilet bedava kampanyasıyla kişi başı 6 euro ödeyerek biletlerimizi aldık. Ve İtalya serüvenimiz başladı.
Şehir merkezine geldiğimizde biraz hayal kırıklığı yaşadık doğrusu. Ortada pek İtalyan yoktu. Zaten genel anlamda Milan'da İtalyan'dan çok Çinli, Afrikalı gördüğüme eminim. Bu görüntüler Milan'ın geceleri pek de tekin bir yer olmadığının bir anlamda göstergesiydi. Bu gece için kalacak bir yer ayarlamamıştık. Geceyi nerede geçireceğimiz konusunda pek bir seçeneğimiz de yoktu. Mc Donalds 1 de kapanıyordu. Tren istasyonu 1'de kapanıp 4'de açılıyordu. Hava da İtalya'dan umulmayacak bir şekilde soğuktu. Biz de biraz da ürkerek şehri keşfe çıktık. Karşımıza Türk Kebabçı çıktı. Öğrenci mantığıyla su şişemizi doldurup selamımızı verip yolumuza devam ettik. Açık bir yerler bulma umuduyla soğuğa karşı yürüdük ama nafile. Her yer kapanıyordu. Moda'nın başkenti Milan'da şık vitrinlere yansıyan yüzümüzden uyku akıyordu.
Yolda bizim gibi Varşova'da Erasmus öğrencisi olan Türklerle karşılaştık. Onlar Roma'dan başlamışlardı son durakları olan Milan'dan Varşova'ya gideceklerdi. Bizim rotamız ise Milan-Venedik-Floransa-Pisa-Roma. Bize hediyelik eşyalarımızı Roma'dan almamızı tavsiye ettiler. Gerçekten de en ucuz hediyelikler Roma'da özellikle de Fontana di Trevi'nin ( Aşk Çeşmesi) etrafındaki dükkanlarda ucuza hediyelikler var.
Tren istasyonu açılıncaya kadar dışarıda kaldık. İstasyonun açılmasına yakın etraf kalabalıklaştı. Ürkütücü insan sayısı arttı. Biz de istasyonda kendimize sandalye kaptık sıcak bir yere girmiş olmanın verdiği rahatlama ve zamanın iyice ilerlemesiyle uykumuz gelmişti. Ama ortam bizi temkinli olmaya zorluyordu. Saat 7 sularında istasyondan çıktık bir telefon kartı alıp elimizde numarası olan hostelleri aramaya başladık.
Kalacağımız hosteli de ayarladıktan sonra gezimize başladık. Milan'da gezilip görülecek başlıca yerler :
- S. Maria delle Grazie Kilisesi
- Duomo Katedrali
- Scala Tiyatrosu
- Ünlü markaların yer aldığı lüks cadde "Via Montenapoleone"
Leonardo Da Vinci, Son Yemek Sahnesi'ni S. Maria delle Grazie Kilisesi'nin duvarına çizmiş. Kilisenin içinde bu tabloyu aradım sonra dayanamayıp bir görevliye sordum o da tablonun kilisenin dışarısında olduğunu söyledi. Kilisenin dışarısındaki arayışımız da hüsranla sonuçlanınca kilisenin yan tarafında yer alan küçük müzeye yöneldik. O gün için tüm biletler tükenmişti. Eğer müzeyi ziyaret etmek isterseniz önceden rezervasyon yaptırabilirsiniz.
Yukarıdaki resimde tüm ihtişamıyla yer alan Duomo Katedrali, bulunduğu meydan olan Piazza del Duomo'ya adını vermiştir. Gotik tarzda yapılmıştır. Dünyanın en büyük 4. kilisesidir. Yapımı 1386'da başlamış ve yüz yıllar sürmüştür. Çünkü nasıl tamamlanacağına bir türlü karar verilememiştir.
Bence Milan'daki en güzel yer bu katedraldi. İhtişamlı duruşu beğenilemeyecek gibi değil zaten. Bizim şansımıza hava yağmurluydu. Katedralin kapısındaki uzun kuyuk neyse ki çabuk ilerledi. Zaten yağmurdan çok bize rahatsızlık veren şemsiye satıcılarıydı. Elinizdeki şemsiyeyi göre göre şemsiye satmaya çalışıyorlar.
Katedralin içi de dışı gibi görkemliydi. Katedralin üst katına çıkıp şehrin manzarısını görme şansınız da var tabi bir miktar euro karşılığında :)
Katedralin biraz ilerisinde dünyanın ilk alışveriş merkezi olan Galleria Vittorio Emmanuele II yer alıyor. Dudağınızı uçuklatacak fiyatlar, markalar burada yer alıyor. Galerinin ortasında yerde bir boğa figürü yer var. Boğanın cinsel organına tek ayakla basıp dönmenin şans getireceğine inanılıyor. Ben de tabi ki denedim.
Scala Tiyatrosu, galerinin çıkışında sol tarafta yer alıyor. Tiyatronun ilerisindeki cadde de dudak uçurtan markaların vitrinlerine rastlamak mümkün. Montenapoleone caddesi için söylenmiş sözlerden biri de paranın mutluluk getirmediğini söyleyen kişi nereden alışveriş edeceğini bilmeyen kişidir.
Gezi planımızda yer alan yerler böyleydi. Milan için 1 gün yeterli gerçekten ama Como gölüne de gitmeyi düşünüyorsanız 2 gün olabilir. Bana kalırsa sabah erkenden kalkıp Duomo Katedrali'ni görüp Como gölüne gitseniz bile olur.
Milan'dan sonraki durağımız Venedik'ti. Tren bileti 17 euro tutuyordu. Yolculuk yaklaşık 4 saat sürüyordu.Yağmuru Milan'da burakarak yolculuğumuza devam ettik.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder